Pages

22 Mayıs 2008 Perşembe

Fernâme'nin ışığının ardından...



heyecan büyük tabi ki, ışığı görmenin heyecanı. oyunun başlamasına 5 dakika kala telefon ve kayıt cihazlarının kapatılmasına yönelik anonsun yerine, ferhan şensoy'un sesini duyduk:

"oyunumuz başladı başlayacaktır. telefonunuzu kapatınız. [...] oyunu hafızanıza kaydediniz,hafızanız kötü ise hergün geliniz"

şeklinde neşeli bir karşılama oldu bizim için. sonra geldi eşsizliğiyle;



"bir 'şikayetname' yahut 'talepname'.
'fer' ışık, 'name' mektup. 'fernâme' karanlık çağdan aydınlığa 'nâme'.
'fernâme', 'muhalifnâme"

bir oyundan ziyade bir dertleşmeydi sanki. ne çok şey varmış farkındalığımızda düşünmeden, dikkat etmeden kabul ettiğimiz.. anlamlandırmış gibi, anlamış gibi yaptığımız ya da öyle zannettiğimiz...

"olsa olsa ne olsa?"

olsa olsa ne olsa?
olsa olsa ne olmasa?

"hafta sonu olmasa, banka olmasa, para olmasa, yoksulluk olmasa"

"olsa olsa ne olmasa"
"savaş olmasa"

diyorum ya dertleştik biz dün onunla... o da bizim gibiymiş şu sıra..

"söz var yazasım yok, çok güzel var kadın sevesim yok, evden çıkasım yok"

onun dediği gibi yaptık. hafızamıza kaydettik, şimdi salınmakta sözcükleri ...

a bir de biz "hayır" demeyi beceremeyenler için çok güzel bir aforizmayla bitirdi o muhabbeti:

"her hayırda bir hayır vardır
hıyarlık yapmayın"

Hiç yorum yok: