Pages

8 Ekim 2007 Pazartesi

Transilvanya...

ben çocukken evimiz çingene mahallesine yakındı. bizimkilerin kolumu bacağımı ve bir takım uzvumu kesip beni dilenci yapacaklarına dair varsayımlarını hiçe sayıp ısrarla aralarına giderdim ve aralarına alırlardı beni. bandırma'da çingenelerin sizi dilenci yapma korkularından bağımsız -bu korkuda çocuklar için geçerlidir- baktığınızda çok sıcak, çok eğlenceli ve çok kendine özgü yaşamlarını gözlerinizin objektiflerinden kaçırmanız pek mümkün olmayacaktır herhalde. bandırmalılar bilir meşhur "çınarlı mahallesi"dir onların mekanı. yaz geceleri bu mahallede yapılan sokak düğünlerinde-yakınsanız- klarnetin sesine doğru gittiğinizde, elinizde davetiye var mı yok mu diye bakmadan davetlisi olmuşsunuzdur çoktan o düğünün. hatta davetliden daha fazlasıdır. "çalgısız yaşayamaz ölürler"e baya şahit olursunuz.




bugün Transilvanya'yı izlediğimde bunlar geldi böyle aklıma. Transilvanya Cannes'de kapanış filmi olarak gösterilmişti ve geçen yıl da gösterime girmişti ancak kaçırmıştık. geçen yıl filmin tanıtımlarını izlediğimde, çok istemiştim gitmek bu filme. ama o kadar zaman olmuş ki unutmuşum bile. bugün kataloğa bakınca ve Birol Ünel'i görünce hatırladım ne kadar çok gitmek istediğimi-bu da nasıl birşeydir. insan çok gitmek istediği filmin adını unutur mu? unutmuşsa ya unutkandır ya da o kadar istememiş midir? -

film aşkın ve altın(!)ın peşinden koşan iki kahramanın öyküsü. müzikler harika. aslında uzun uzun anlatmak isterdim filmi ama filmin müziklerini yapan ve senaryosunu yazan Tony Gaflit öyle güzel özetlemiş ki....

"Duygular, yola düşmek, keşifler hoşuma gidiyor... benim için sinema insanları yolculuğa çıkarmaktır, ama önceden planlanmayan bir yolculuğa. Film üzerine düşünmeye başladığımda müziği de düşünürüm. Müzik filmin omurgasıdır, senaryoyu yazarken ve çekim mekânlarını saptarken eş zamanlı olarak müziği de tasarlarım." - Tony Gatlif

Tony Gatlif'in yıllar sonra Çingeneler'in anavatanı Romanya'ya geri döndüğü yeni filmi Transilvanya, 2006 Cannes Film Festivali'nin de kapanış filmiydi. Sevdiği adamı dünyanın sonuna kadar izleyip bulmaya kararlı, güçlü bir kadının öyküsünü anlatan film, kimlik ve kültürel benlik üzerine yine müzik ve aşkla dolu ve yine hareketli bir yol filmi.
Güzeller güzeli İtalyan Zingarina genç, asi ruhlu bir kadındır. Arkadaşı ve koruyucu meleği Marie ile birlikte, sevdiği adam olan Milan'ı bulmak üzere Transilvanya'ya doğru yola çıkar. Ne var ki, çığırından çıkan, gerçekliğin sınırlarını zorlayan bir festivalde, Milan onu reddeder. Duygusal açıdan yıkılan Zingarina, tek başına yollara düşer ve gizemli, karizmatik, özgür bir adamla, Çango'yla karşılaşır. Dünyayla bağı olmayan ve değişik aksanlarla pek çok dili konuşabilen bu esrarengiz adama âşık olmaya başlar.


müzikler ise öyle güzel ki..

Hiç yorum yok: