Pages

11 Aralık 2008 Perşembe

dükkan günlerinden sahip olma "problematiğine" doğru samçalamalar


parmağımdaki derin yara sızlıyor. bol domestos yedi çünkü dükkanda pazar günü. çarşambadan beri -bayramın ikinci gününü saymazsak- dükkandayım. zor ve de sıkıcı oluyordu dangalak ali ve geveze maiser ablayla uğraşmak. ve ailem ısrarla "o dükkanın sahibi olarak" bulunmam gerektiğini söylüyorlar bana... sahip olmak......

birkaç gündür moda konusu bu evim benim dükkandaki peynirlere sahip olmam. bense can babanın sakalındaki esriklik ve meydan okumayla kaçıyorum bu sahiplikten. onun dediği gibi bir renge ait olmalı insan, sahiplenecekse de bir gökkuşağını sahiplenmeli ya da denizi ya da gökyüzünü. iş, eş, çocuk pek sahip ve ait olunacak şeyler değil gibi geliyor bana. daha doğrusu bu sahiplik bangır bangır kanıma dokunuyor.

ama yine de illa ki bir şeylere sahip olunacaksa bu müzik olabilir gayet de, tiyatro biletleri, sinema koltukları olabilir. hem süreekli bir aynılık da olmaz. her film, her perde başka koltuk, her nota başka değişik müzik...

ya da balıklara da sahip olunabilir galiba. komşunun küçük kızına bir balık verilir "sahip olunanlar"dan; küçük kız da çok sevinir, balığın adını "amca" koyarsa, böyle de küçük küçük mutluluklar serpişirse; balıklara da sahip olunabilir o zaman.....

4 yorum:

bookworm dedi ki...

Ne kadar hoş bir yazı^^

coffeé dedi ki...

teşekkür ederim, beğendiğine sevindim :)

beenmaya dedi ki...

kendimize sahip olalım da önce kimse kimseye bir şeye sahip olmasa da olur :))

coffeé dedi ki...

esas tercih o aslında :):)