Pages

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Oblomov

[...]
oysa insan mütavazi, ağırbaşlı, sakin bir hayat arkadaşının yanında ne kadar rahat uyur. akşam yatarken, sabah uyanırken aynı sevimli bakışı bulacağından emindir. yirmi, otuz yıl sonra insan, kendi sıcak bakışına cevap veren uysal, sıcak, sevgi dolu bir bakış görür, ölünceye kadar da hayat böyle geçer.

her kadınla erkeğin gizli amacı da bu değil midir? dostunda değişmez bir huzur, akışı bozulmayan bir ruh bulmak. aşkın temeli budur ve bundan uzaklaştık mı ıstırap başlar: demek benim idealim bütün insanların idealidir. kadınla erkek arasındaki ilişkilerin en yüksek şekli de bu olsa gerekir.

tutkuya meşru bir yol açmak, onu bütün ülkenin faydalanacağı bir ırmak gibi en iyi yöne çevirmek, işte insanlığın yapacağı, işte george sand'ların ve bütün ileri düşünceli insanların ulaşmak isteyip de ulaşamadıkları son yükseliş basamağı. oraya varıldıktan sonra artık ne hıyanet kalır, ne dargınlık. yürekler hep aynı mutlulukla çarpar. hayat her zaman o sağlam, bereketli özle dolar, insanın ruhu tertemiz bir sağlık kazanır.

böyle bir mutluluğun örnekleri vardır; ama ne kadar az; onlara birer mucize gibi bakılır. bu mutluluk insanın doğuşundandır derler. ama belki de insan ona kendini hazırlayabilir, ona bilinçle gidebilir...

tutku! tutku yalnız şiirde, sahnede güzeldir; orada aktörler, hançerlerle, geniş pelerinlere bürünüp gezerler,öldürenler ölenlerle birlikte gidip akşam yemeği yerler... tutkuların sonu böyle gelse iyi; oysa her sefer arkalarında duman ve yangın kokusu bırakıp giderler, mutluluk değil. insan onları hatırladıkça utanır ve saçlarını yolmak ister.

başımıza bu belâ gelince, atın ayağını kaydıran, süvariyi yalçın dağlardaki yolda ne yapılırsa öyle yapmalıyız; uzaklarda görünen köyümüze gözlerimizi dikerek ona doğru koşup bu tehlikeli yerden bir an önce çıkmaya bakmalıyız.evet, tutkulara gem vurmalı, onları evlilik hayatı içinde boğmalı.

oblomov kendisine ateşli gözlerle bakan, ahlarla oflarla gözlerini kapayıp göğsüne düşen, sonra kendisine gelip kollarını boynuna sarana kadınlardan korkar kaçardı... bu bir havai fişeğinin yükselişi, barut fıçısının parlayışı idi. sonunda ne olur? insanın gözleri görmez, kulakları işitmez olur, saçları tutuşup yanar." sf 280-281

"[...]ancak dürüst olmayan insanlar kendilerinden istenen şeyi yapmamak için istenmeyen ve yapılmayacak fedakârlıktan söz ederler.[...] "sf 480

Hiç yorum yok: