Pages

5 Ağustos 2009 Çarşamba

"mecazi aşka inandım güneşli havalarda"





kör, sağır, dilsiz ilerliyorum ağustos'ta... içimdeki kayıtsızmış gibi yapan sıkıntı ve huzursuzluğu kelimelere dökemiyorum. o kadar umursamaz görünen sıkıntı ve huzursuzluk büyüdükçe büyüyor bu yüzden. en can sıkıcı tarafsa gözle görülür bir şeyin olmaması. duygusallığımız gereği zaten soyut şeylere kafa yormakla geçiyor ömrümüz. daha az sallıyoruz gibi görünsekte....

bilgisayardaki ve zamanı evrensel bir şekilde gösteren takvimler zamanın 2 ağustos 2009 olduğunu gösteriyor. bol düğünlü bir bandırma gecesi. radyasyondan, fazla ışıktan yanmış gözlerime basıyorum kolonyayı. yüzümde açan alkollü bir limon ferahlığı. yuvarlağın köşeleri fena batıyor, canımızı acıtıyor şu sıra. dingin tepelere çıkmak için; bu içinde yaşadığım gerçekliğin yalan, o yuvarlağın da köşelerin olmadığını varsayıyorum. iki kere ikinin beş ettiğine inanan bir şizofren gibi.

ardımda boynu bükük güller bırakarak yürüyorum yirmiyedinin yirmisekize merdiven dayamış yollarında. biraz daha dolmuş, biraz daha boşalmış. içim o ömrümüzü yiyen havuz problemleri gibi. bir musluk x saatte dolduruyor, havuzun neresinde olduğunu bilmediğim bir musluk ise boşaltıyor. soyut, problematik musluklar...

dün gece "görünmeyen ekonomi"ye başladım. görünmez kısımları ne kadar da görünmez yaptıklarını anlayabilmek için. ve bu neyse o "swing" ve ya "doğru soru" ve ya "42'nin sorusu"nu bulabilmek için.

böyle soyut abuk sabukluklara kafa yoran biri olarak da, sevecek hayal kuracak bir adamın olmayışı astral güzergahlarımızda daha da can sıkıcı. oysa sevecektik aslında bir adamı ama o sevdittirmedi kendini. civan-ı şahane'ye tüm kalbimle katılıyorum. "aşksızlık, düşleri cılızlaştırıyor." düşler..........

resim:http://mrsabl.deviantart.com/art/Indifference-98881411

Hiç yorum yok: