Pages

12 Ağustos 2008 Salı

günden

"faldan maldan anlamam, ama her kahve içişimde fincan çeviririm, anneannemden katılım bir huy... ham incirler yamuk ağaçta, ya da at kestaneleridir, bir buluta binmişler kısmet olarak bizim adresimizi aramaktalar, adressizliğim yanıltıyor kısmetlerimi. bir duvardır gök, koyudur sular, bir de topraklanmış karamsarlıklar, içim sıkılmış, yürek zaten sürekli kabarık ve dağlar ve ırmaklar ve uzaktan gelen zümrüt-ü uydurma kuşu... ve aç bir kuttur yaşamak, dibinde fincanın, kemirir günlarimizi, ya da bir bataklık. oysa ak ve çiçeklidir fincanın dışı ve demir atılmaz bataklığa, demir ziyanlığı..."


idare hukuku çalışıyorum. idare hukuku çalışıp bilgiler satın alamıyorum. hiçbir şey kafama girmiyor gibi geliyor. idare hukukndan nefret ediyorum. "neyi çalışmıyorsam, onu çalışmak isterim" bir ruh halim var. tüm dersler eşya hukuku da dahil olmak üzere cezbedici geliyor. çok bunaldığımı hissettiren bir sıkışıklık hissediyorum kalbimde, düşünmemeye çalışıyorum.

düşbükü'nü okuyorum. okudukça nefes alıyorum. sarmaktan korkuyorum :) düşbükü'nde ferhan şensoy'un yayınlanan ilk öyküsü "dalgındır hüsam kusura kalmayın" parasız ek olarak sunulmuş bizlere. içindekilerde görüp seviniyorum.

Hiç yorum yok: