Pages

12 Ağustos 2008 Salı

limana yine gidemeyecek olma + ders çalışmak zorunda olma yazısı



iki gündür dışarı çıkmıyorum. dışarı çıkmadığım için kendimi bu küçük odaya tıkılmış gibi hissediyorum. "gibi"si biraz hissiyat-ı tercüme konusunda kurulmuş bir cümle. tam anlamıyla bu küçük odaya sıkışmış ve bir o kadar da tıkışmış durumdayım.

bu kent benim doğduğum, ergenliğimi geçirdiğim yer. büyüdüğüm yer diyemeyeceğim. büyümek hakkında pek bir fikrim yok. yani "şudur" diyebileceğim bir şey yok. ama yan önermeler var. bunlardan bir tanesi; "gerçeklerin daha katı bir şekilde yaşamıma yerleşmesi" olabilir.

alt kattaki kadının sesi geliyor. bangır bangır vaaz veriyor. çalışmam gereken dersler var; kadının sesi müziği ve konsantrasyonumu bastırıyor çalışamıyorum. gıcık oluyorum. sonra penceremden gelen aydınlık, beni sokağa çağırırken, bir yandan da çalışma zorunluluğum yapışıyor bileğime çıkamıyorum. zaten evde misafir var. çalışmak için izin istemişim. misafir varken öyle aydınlığa falan uyulup da sokakta gezmelere gidilmez. ama akşamüstü oldu. akşamüstü evde oturmanın bir anlamı yok bana göre.

ama sadece 39 dakika çalışmışım. uyandığımdan itibaren tam tamına 6,5 saat geçmiş, ama ben sadece 39 dakikamı ders kitaplarına ayırmışım. boşuna zaman geçirmedim. gazete okudum, blogları okudum. ama yapılması gereken görevler ve de zorunluluklar var; benimki de ders çalışmak... maalesef böyle.

ama akşamüstü olmuş. aydınlık turuncuya boyanır birazdan, denize vurur. sonra denizotobüsü gelir istenbul'dan istanbuldakilerini boşaltır; sonra eyvallah der çeker gider. çok basit şeylermiş gibi durabilir anlattıklarım. lakin değil. çünkü liman çok güzel oluyor bu vakitler. şu misafir gitse, ya da misafirin oturduğu oda kapıya bakmasa dakikada meydanda almıştım soluğu; ama nafile.
bu küçük odada geçecek bugün de anlaşıldı... bari ders çalışayım ben.

Hiç yorum yok: